18 Şubat 2015 Çarşamba

Din üzerine bir kaç söz



En çok sahiplendiğiniz, değer verdiğiniz konu en çok bilmeniz gereken konu değil midir ? Anlamanız, algılayıp özümsemeniz, içselleştirip hayatınıza katmanız gerekmez mi ? Hele ki bu konu tüm yaşamınızı ve ondan sonrasını da etkiliyor, yaşam tarzınızı, düşüncelerinizi, hayata bakışınızı, hareketlerinizi, giyiminizi, yediğiniz içtiğinizi kökten değiştiriyorsa.

Bir toplum düşünün, dinin hayatlarında çok önemli bir yer teşkil ettiği bir toplum. Adım atarken bile Yaratacı'nın adını agızlarından düşürmeyen, her işe O'nun adıyla başlayan, bittiğinde O'na şükreden bir toplum. Bunları yapmak o kadar doğal ve rutin haline gelmiş ki, nefes almak gibi, neredeyse hiçbir çaba sarfetmeden kendiliginden oluyor. Bu kadar içselleştirmişler.. Buraya kadar herşey normal görünüyor. 

Ama bu toplumdaki insanların en çok değer verdikleri din hakkında bildiklerine dair detayları sormaya başladığınızda görüyorsunuz ki bilgileri sadece kulaktan dolma bilgiler. Özellikle Yaratıcı'nın onlara ne söylediğini ilk ağızdan (burada kastedilen tabi ki kutsal kitap) hiç duymamış, okumamışlar ve daha da kötüsü sadece kendilerine sizin sevdiğiniz Yaratıcı bunları söyledi, bunları yaparsanız  O’da sizi sevecek koruyacak denmiş. Yapmazsanız başınıza bunlar gelecek diye anlatılmış.

Hayata bakış açınızının ve doğru-yanlış, sevap-günah algınızın temelini oluşturan bu kuralları sadece kulaktan dolma bilgiler ile öğrendiğinizi düşünün. Tüm yaşamınızı kulaktan dolma bilgiler ışığında yaşadığınızı.Yaratıcının aslında böyle bir şey söyleyip söylemedigini bilmeden, size anlatıldığı kadarıyla hayatınızı yaşadığınızı. Ya günah olarak anlatılanlar günah değilse, kendinize ve belki de ailenize, çocuklarınıza, akrabalarınıza, arkadaslarınıza bu yanlış bilgiler ile dini ögretebilir hatta bu yanlış bilgiler ile hayatı onlara cehennem edebilir, sevap denilen şeylerin sevap ile yakından uzaktan ilişkisi yoksa onları boş yere yapmış olabilirsiniz. Burada problem Yaratıcının soylediklerini yapıp yapmamak degil! Problem yaratıcının sözlerini (en iyi niyetle yaklaşırsak) yanlış anlamış birilerinin anlattıkları kadarıyla hayatınızı inandığınız dine uygun olarak yaşadığınızı sanmanızda. Peki iyi niyetli olmayan, bu işten bir şekilde çıkar sağlayan, toplumda kendine bir şekilde yer, mevki edinmiş, birçok insanın güvendiği sahtekarların eline düşmüşseniz, işte o zaman sizin din diye bildiginiz hersey o adamın uydurduklarından ibaret olacak. Birçok insanın güvendiği biri nasıl olur da sahtekar olabilir demeyin. Nasıl olsa siz ona güvenen birçok insan var diye düşünüp hiç sorup soruşturmadan, sorgulamadan güvenmeye başladıysanız, ona güvenen diğer insanlar da pekala başka birileri güveniyor diye hiç sorgulamadan güvenmiş olabilir. Konumuza tekrar dönersek, sizin din diye bildiğiniz her şey o adamın uydurduklarından ibaret ise bu sizin imanınızı azaltmayacak belki ama, ya bu uydurma bilgiler ışıgında birilerinin günahını aldıysanız, hayatını cehenneme çevirdiyseniz, kimseye düşmediği ve günah olduğu halde birilerini kafir ilan ettiyseniz, din dışı bulduysanız, yaşamını ve özgürlüklerini kısıtladıysanız beni kandırmışlar, aldatmışlar diyerek sorumluluğunuzu atabileceğinizi mi düşünüyorsunuz ? Kim verecek bunların hesabını? Sadece o sahtekarlar mı yoksa asıl dinini öğrenmek için çabalamayan, okumayan, araştırmayan siz mi ?

Din insanların dogruyla yanlısı ayırt edebilmesini sağlamak ve doğruya yönlendirmek icin gonderilmiş kurallar bütünüdür. Bu kurallar bütününü anladığınız dilde yazılı olarak alıp okuma imkanınız var ise, bir kere bile okumamış olmanın bir açıklaması olabilir mi? Hele hele sadece tınısı çok güzel diye anlamadığınız bir dilde okuyup dinlemek mi daha öncelikli olmalı yoksa anladığınız konustugunuz dilde en azından bir kez, mümkünse defalarca okumak mı? Bahsekonu dinin dinlendigi zaman çok ruhani, sağaltıcı, dinlendirici, huşu veren bir tınısı olabilir ve buna hiçbir itirazım yok. Ancak bu hiç bir şekilde onu anlayabileceginiz dilde de okumanıza engel degil. Eger Yaratıcı gercekten anlamanızı ve öğrenmenizi istemese, sadece ve sadece huşu içinde tınısını dinlemenizi istese, kutsal kitabı hiçbir milletin anlamayacagı bir şekilde ve sadece belli bir makamda mırıldanılabilir armonik tınılar olarak gönderemez miydi?  Hemen “Haşa Yaratıcının işine karışılmaz” demeyin, öyle bir niyetimin olmadığı açık ancak ilk sözü “oku” olan bir dinin emirlerine ve Yaratıcının sözlerine bu kadar kayıtsız kalarak Yaratıcının işine karışan asıl sizler olmuyormusunuz? Bu gerçeği farkettiginiz gün birşeyler degişmeye baslayacaktır. Ve o gün, Yunus Emre’nin “Yaratılanı severim Yaratan’dan ötürü“sözünün hakkını vermeye ve size “öteki “ diye belletilen sizden farklı olanlara, sizin gibi düşünmeyen, yaşamayan, etnik kimligi veya dini inancı farklı insanlara daha fazla anlayışla, sevgi ve saygıyla yaklaşmaya başlayabilirsiniz.

Sözün kısası, her gün ekranlarda boy gösteren, din boyle buyuruyor, bunlar günahtır, bunlar sevaptır, peygamberimiz böyle yapardı, bunları asla yapmazdı diyen; size dini öğretiyormuş gibi görünüp kendilerine “hoca” görüntüsü vererek çıkar, makam, mevki sağlayan her insana aldanmaz ve gerçekleri bilir, Yaratan’ın sözlerini olduğu gibi anlatmaya çalışan samimi insanların aralarına sızmaya çalışan bu tür sahtekarlara hak ettiği yeri gösterebilir ve inancınızın gereklerini yerine getirebilirsiniz.

O Ses Türkiye, Bu Tarz Benim, Yetenek Sizsiniz yarışmalarını; kahve agzıyla futbol tartışılır gibi yapılan futbol programlarını seyretmek yerine her gün 1 saat hayatınızda en çok değer verdiğiniz konuyu layıkiyle öğrenmeye çalışmanız ümidiyle.

Not: Herşeye rağmen bahsettiğim programlar reyting rekorları kırmaya devam edecektir. Bu hem birşeyler öğrenmek yerine kolaycılığa kaçıp zaman öldürmeyi seven, elini taşın altına sokmaktan kaçınanların işine gelecek, hem de zaten bir şekilde toplumu daha kolay kontrol edebilmenin yolunun onları din de dahil her konuda cahil bırakmak olduğunu bilenlerin. Hem kolaycılığa kaçacak hem de  ülkede yaşananlara gözyaşları döküp birilerini linç ederek günah çıkaracaksanız sahtesiniz ve inandığınız dinden hiçbir şey anlamamışsınız.

5 yorum:

  1. metinde dile getirdiğiniz düşüncelerinize karşı çıkanlar olabilir elbet, ancak kullandığınız ve okuyucuyu yormayan dilin sadeliğine diyecek yok!

    YanıtlaSil
  2. Her zamanki nezaket ve asaletinle en ince damardasın Uğur 😊 Umarım önerilerin karşılık bulur 😊 Selamlar, sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Hüseyin abi :) selamlar saygılar

      Sil
  3. Neslişah hanım tabiki düşüncelerime karşı çıkanlar olacaktır, olmalıdır da.. Aksi taktir de yanlış düşünüyorsam düzeltme imkanım olmaz. Yorumunuz için de ayrıca teşekkür ederim :)

    YanıtlaSil

Tufan'ın Fotograf Günlügü

Blog Arşivi